14 Nisan 2017 Cuma

Sinema Işıkları: Başlarken

Sinema Işıkları / Cinema Lights

İnsanın kendini tanıması epey uzun bir süre alıyor. Üstelik, geçen yıllara karşın bu konuda tam bir gelişme sağlayabilmek hiç kolay değil. Belki de en doğrusu, iç dünyaların bilinemezliğini, doğanın değişmez yasalarından biri olarak, baştan kabul etmek. Belki de yaşama gücümüzü tümüyle bu gerçeğe borçluyuz. Kendimizi tam olarak bildiğimiz anda, geleceğin bir anlamı kalır mıydı?


Yazma serüvenime başlayalı elli yıldan fazla zaman geçti. (1) Sinema deneyimim için bir tarih vermek zor. Belki onun da elli yılı aştığı söylenebilir. Nasıl olduysa 2000+X'teki (2) anlatıcının da yaşamış olduğu gibi, sanatla tanışmam çok küçük yaşta bir yazlığa gittiğimizde izlediğim bir Karagöz gösterisiyle gerçekleşmişti. Gölge oyunları sinemanın atalarından sayılabilir mi? Resim, tiyatro, müzik, öykü, şiir, roman, fotoğraf; hangisi sinemanın doğmasında ve yeni yollar bulmasında daha fazla etkili olmuştur?







Uzunca bir süredir kitaplarla ilgili notlarımı Kitap Arkası adlı kişisel sayfamda, sinema ve güncel konularla ilgili yazı ve öyküleri de Milliyet Blog ve Sanatlog sitelerinde yazıyordum. Arada dünyama yeni zenginlikler getiren Lalabey Paylaşım (3) ve DergiSANAT (4) deneyimlerim de oldu. Yazmanın ve konuşmanın farkı, birinin yalnız, diğerinin birlikte yapılmasıdır. Oysa bu yeni dünyada yazmaya başladığımdan beri, yazarken aslında yakın ve uzak dostlarımla konuştuğumu çok daha fazla hissediyorum. (5)

Sanatlog (6) da bitmiş.

Hakan Bilge kısa bir notla duyurdu, ben de üzüntümü bildirdim:
"5 Mart 2017, 19:53.

Merhaba değerli dostlar,

Öncelikle bu bir toplu mesajdır.

Sanatlog yayın hayatını sonlandırmak zorunda kalmıştır. Sebebi esasen teknik olmakla birlikte kısmen de ekonomik nedenlerden dolayıdır. Bir yolunu bulduğumuzda arşivi yeniden açacağız belki (ama bu düşüncemiz asla kesin değil), böylelikle yazılar yeniden ulaşılabilir olacak, ama yeni yazı yayımlamayacağız. Bu itibarla, dileyen yazar-arkadaş, yazılarını istediği platformda kullanabilir. Esasen bu toplu mesajı atma nedenimiz de budur, yazarları bilgilendirmek.

Bilginize sunar, emeği geçen, yazı gönderen, destek sunan tüm dostlarımıza ayrı ayrı teşekkür ederiz.

Sevgi ve saygılarla."



"6 Mart 2017, 10:44.

Merhaba Hakan Bey,

Korktuğum başıma geldi.

"Biz uygarlıklar, artık ölümlü olduğumuzu biliyoruz."

Paul Valery'nin bu sözünü ilk duyduğumda, etkisinin yıllarla böyle artacağını hiç düşünmemiştim.

Kişisel bloglar dışında, İnternet ortamında üç yerde düzenli yazdım. Dergi Sanat, Lalabey Paylaşım ve Sanatlog. Önce Dergi Sanat sonra Lalabey Paylaşım yayınını bitirmek zorunda kalktı. Sanatlog'un sonunun böyle olmamasını diliyordum. Ama dileklerin yaşama yön vermeye yetmediğini de biliyorum.

Sanırım bu aşamada öncelikle, Sanatlog deneyimin kaybolmaması ve en uygun şekilde geleceğe aktarılması için uygun bir model belirlenmesi gerekiyor. Yeni içerik oluşturmak, yayını aynı yöntemle sürdürmeye çalışmak o kadar önemli olmayabilir. İnternet ortamında çok fazla yayın oluşuyor, bunların işlevsel erişilebilirliği üzerinde düşünerek çözümler araştırmak daha yararlı olabilir. Yalnızlar Mektebi dergisinin basılı yayına son verip e-dergi (7) olarak  çıktığı, sonra yeni bir denemenin ardından veda ettiği süreçte, dergi ve blog ağı gibi bir yaklaşımın yararlı olabileceğini düşünmüştüm.

Kişisel düşüncem, çok fazla gecikmeden arşivin sürekli erişilebilecek şekilde yeniden açılmasının önemli olduğu doğrultusunda. Teknik altyapı, belki uzman genç arkadaşların da desteğiyle, ücret gerektirmeyecek bir sistemle, olabiliyorsa öncelikle Wordpress değerlendirilecek hazırlanabilir. Yeni yayın yapmayan Sanatlog, sanatla ilgili nitelikli dergi ve siteleri buluşturan bir "kapı" olabilir. Farklı bir yaklaşımla sürdürülecek Sanatlog sosyal medya sayfaları da arşivin ve kapının dinamik yüzleri olabilir.

Çabalarınız ve katkılarınız için teşekkür ediyor, başarılarınızın yeni ortamlarda süreceğine inanıyorum.

Sevgi ve saygılarımla."

Sanatlog, gerçekten kısa sürede erişime açılmış.

....
Düşünmekle konuşmak ve yazmak arasında ilginç dinamik köprüler, benzerlikler ve farklar var.

Her söz ya da yazı parçası önce bir düşüncede ışıldıyor. Sonra iletilebilir bir biçime dönüşerek başkalarına ulaşabilmek için parlıyor.

Birisi hemen varıyor, bir iz bırakıyor, sonra kayboluyor, yalnızca gittiği ve geldiği yerdeki izler kalıyor.

Diğeriyse yaşama epey geç geliyor, geldiği yerde çok derin izler bırakıyor, gideceği yere kolay ulaşamıyor, ama eğer ulaşırsa, geldiği yerdekini bile aşabilen izler bırakıyor.

Yazmaya verilen değerin, yazı arşivlerinin erişilebilir olmasının önemi bu olabilir mi?

....


Sanatlog yayın hayatını sürdürüyor olsaydı göndereceğim ilk iki yazı sinemayla ilgili olacaktı. Belki, şimdi kitaplarının sayısı artmaya başlamış Hakan Bilge'nin sinemaya ilgisinin de etkisiyle, Sanatlog'daki ilk yazım da sinemayla, Bunuel'in bir filmiyle (8) ilgiliydi.

Edebiyatla ilgili yazılarımı "Kitap Arkası" olarak topluyordum. (9) Sinemayla ilgili de bir alan ayırmayı uzun süredir istiyordum. Bu gelişme, Sinema Işıkları'nın gelişini hızlandırdı.

Sözler ve sözcükler ışık hızıyla geziniyor ama ne yazık ki dünyalarımıza yeterince ışık düşemiyor. Boğucu, kör edici, sağırlaştırıcı bir karanlık denizinin içinde yüzüyoruz.

Bu yüzden mi ışık böyle çok yer tutuyor söylediklerimizde ve yazdıklarımızda? Bu yüzden mi, umutsuzca söylendiği ve karanlığı aşamayıp uzaklarda beklediği dönemlerde bile, sözlerimizin içinde gizli bir ışık parlamayı sürdürüyor? Bu yüzden mi en zor dönemlerde bile bir umut dünyada hep kalıyor?

Bu yüzden mi yaşam bir yolunu hep bulabiliyor? Bu yüzden mi aydınlık düşünceleri ölüme tutsak olmak istemeyen ezici çoğunluğa hep ulaştırabiliyor, geleceğin yollarını hep açabiliyor?

....

"Kitap Arkası" için şunları yazmıştım:

"Homeros ve İlyada’yla ilgili derleyebildiklerim Kitap Arkası’nda bulunabilir.

Sinema için yapılan “Perde Arkası” programlarından esinlenerek bir kitap tanıtımı yazmayı düşünmüştüm.

Sinema, üretim sürecinde çok kişinin katkısını gerektiren ve endüstrileşmiş bir alan. Perdeye yansıyanın dışında kalan pek çok süreç, anlatılması ve anlaşılması güç ayrıntılar, verilmesi gerekli ve anlamlı olabilecek bilgiler var. Kitaplarınsa söyleyeceklerini zaten yazdıklarıyla anlatmış olmaları beklenir.

Oysa her iki alanda da yönetmenin ve yazarın yapıt ortaya çıkarken yaşadığı koşullar, bunun öncesi ve aradan zaman geçtiyse sonrası önemlidir. Ürünü sağlıklı değerlendirmeler yaparak ve doğru bir yere oturtarak tartışabilmek için çoğu kez çok fazla ek ayrıntıyı bilmek gerekir.

İlyada’yla ilgili yazmaya çalışırken amacımın nesnel değerlendirmeler, güçlü eleştiriler yapmak olamayacağını gördüm. Yalnızca kendi yaklaşımlarıma göre nasıl baktığımı ve önem verdiğim yanları anlatmaya çalışabilirdim. Kitabın ister içinde, ister arkasında olsun." (10)

"Sinema Işıkları" için ne söylenebilir?

Öncelikle "amacımın nesnel değerlendirmeler, güçlü eleştiriler yapmak olamayacağını" yine belirtmeliyim. Yalnızca kendi duygu, düşünce ve izlenimlerimi anlatabilirim. Bilgilerimin, arama ve yeni bilgilere ulaşma, bunları değerlendirme becerilerimin izin verdiği ölçüde.

Gerçek anlamda perde ve ekrandaki, metaforik olarak yaşam ve zihinlerdeki ışıkları görmeye, yaşama yön verebilecek izleri bulmaya çalışabilirim. Sinema Işıkları da Kitap Arkası gibi, temel ilgi alanlarıma hangi yöntemlerle ve nasıl baktığımı belgeleyen bir yazı kanalı olabilir.

Yeni bir sayfa açarken, en baştan başlamak daha doğru olmaz mı?


1. Mehmet Arat, Devrilen Tren, , http://eskioykuler.blogspot.com.tr/2014/09/eski-oykuler-ve-elli-yllk-bir-oyku.html
2. Mehmet Arat, 2000+X, Uzun Bir Arayışın Kısa Öyküsü, www.google.com.tr/search?biw=1303&bih=606&noj=1&q="mehmet+arat"+kitap
3. Mehmet Arat, Lalabey Yazıları, http://lalabeyoykuleri.blogspot.com.tr/
4. Mehmet Arat, DergiSANAT, http://dergisanat.blogspot.com.tr/
5. Mehmet Arat, Uzak Yakın Yüzler, http://blog.milliyet.com.tr/Uzak-yakin_yuzler/Blog/?BlogNo=519349
6. Sanatlog, http://www.sanatlog.com/
7. Yalnızlar Mektebi, Sayı 14, Ekim-Kasım-Aralık 2015, https://www.facebook.com/mehmetarat2000X/photos/a.477211175726502.1073741828.355649547882666/1236957613085184/?type=3&theater
8. Mehmet Arat, Belle de Jour: Gündüz Güzelinin Gece Düşleri, http://www.sanatlog.com/sanat/belle-de-jour-gunduz-guzelinin-gece-dusleri/
9. Mehmet Arat, Kitap Arkası, http://kitapdili.blogspot.com.tr/
10. Mehmet Arat, İlyada’nın Öyküsü, http://www.sanatlog.com/manset/ilyadanin-oykusu/